12 Eylül 1980 İhtilali İle İlgili Bir Hatıra( 1 )

98

12 Eylül 1980 Askeri İhtilali yapıldığı zaman SEKA Genel Müdürlüğü’nde Personel Müdürü olarak vazife yapmakta idim. 1967 yılında memur olarak işe başladığım Personel Servisinin her kademesinde çalıştıktan sonra Personel Müdürü olmuştum.

Bu itibarla, uzun yıllar Personel Servisinde çalışmış olmam sebebiyle birçok Kamu Kurumu ile görev icabı irtibatımız bulunmakta idi. İrtibatımız olan kurumların başında ise Emniyet Müdürlüğü gelmekte idi. Zira o tarihlerde sadece SEKA’nın İzmit Müessesesinde 6 bin işçi, Genel Müdürlük memur personeliyle birlikte 7 binden fazla personel çalışmakta idi.

Bu kadar kalabalık personelin çalıştığı kurumda da zaman zaman emniyeti alakadar eden hadiseler mutlaka olurdu. Böyle durumlarda ise, emniyet görevlilerinin ilk müracaat ettikleri yer olarak kurumların personel birimlerinin olduğu bilinen bir husustur. Emniyet mensupları umumiyetle bazı şahıslar ile ilgili olarak bilgi araştırması yapar, personelin ilgili birimleri de imkânlar dâhilinde yardımcı olmaya çalışırdı.

O tarihlerde SEKA’ya vazife icabı sık sık gelip giden bir komiser vardı. Bu komiser ile 12 Eylül İhtilalinden önce çok samimi duygular ile konuşur, kendi aramızda günlük meselelerden bahsederdik. SEKA’da çalışmalarımız bu minval üzere devam ederken 12 Eylül 1980 sabahı duyduk ki Memlekette ihtilal yapılmış ve Türk Silahlı Kuvvetleri idareye el koymuş. Günlerden de Cuma idi. İhtilalin ilk günlerinde sokağa çıkma yasağı ilan edildiği için kimse evden dışarıya çıkamadı. Sadece Sıkıyönetim Komutanlığından izin alabilenler sokağa çıkma hakkına sahip oldu. Bu durum bir iki gün devam ettikten sonra sokağa çıkmak serbest bırakıldı. Böylece memlekette ihtilal yapılmış olsa da rutin hayat devam etmeye başladı.

Burada önemine binaen şu hususu ifade edeyim ki, ihtilalden sonra SEKA’da çalışan personel arasında kayda değer herhangi bir değişiklik olmadı. Sadece Genel Müdür ve Genel Müdür Muavinlerini kapsayan bir değişiklik yapıldı. Bunun haricinde kalan personel umumiyetle yerlerini muhafaza etti. Bu durum ise SEKA’nın istikrarlı çalışmasını devam ettirmesi bakımından çok önem arz etmiştir.

Günlerden bir gün dairede çalışmakta iken her zaman SEKA’ya gidip gelen komiser yine odama geldi. “Müdür Bey acele olarak görüşmemiz lazım” dedi. O sıra da odada birileri olduğu için yan tarafta boş bulunan odaya geçmemizi teklif ettim. Benim bu teklifim üzerine, komiser “hayır, Müdür Bey burada değil, Emniyet Birinci Şubeye gideceğiz” dedi. Ben de hiç tereddüt etmeden “gayet tabi olur” diye cevap verdim. Çünkü biliyordum ki tedirgin olacak herhangi bir suçum, gayri meşru bir işim yoktu. Kendimden o kadar emindim.

Hazırlandıktan sonra Birinci Şubeye gitmek üzere SEKA’nın dış kapısından çıkarken birden aklıma geldi. Devir ihtilal devri, gideceğimiz yer ise Emniyet Birinci Şube Müdürlüğü idi. Ne olacağı belli olmazdı. Bu durumu düşünerekten Komiser Beye, “gidiyoruz ama neticede ben bir memurum, müsaade ederseniz amirlerime haber vereyim” dedim. O da gayet makul karşıladı. Ben bunun üzerine geri dönüp, o zaman idari Genel Müdür Yardımcısı olan Rıdvan Yenişen’in makamına gittim. (Burada Rıdvan Bey’den bahsetmiş iken anti parantez şu hususu ifade edeyim ki, Sayın Rıdvan Yenişen daha sonra Aksaray, Kayseri, Bursa ve İstanbul Valiliği yapmış olup, şu anda da Ankara’daki evinde iki yıla yakın zamandan beri adeta bitkisel hayat yaşamaktadır. Bu vesile ile kendilerine Cenab-ı Allah’tan hayırlı ömür ve acil şifalar niyaz ederim. Rıdvan Bey, İzmit-Uzuntarla’lı olması münasebetiyle İzmit’te geniş bir kesim tarafından tanınmaktadır. Kendisini tanıyanlar ve ilgilenenler için irtibat telefon numarası 0532 214 43 03′ dür.)

Rıdvan Bey’in makamına girince durumu kısaca anlattım. Hemen Emniyet Müdürünü arayıp, benim herhangi yanlış bir iş yapmayacağımı, kendilerinin en güvendiği personelden birisi olduğumu anlattı. Rıdvan Bey’in bu sözlerinden çok memnun olmakla beraber isnat edilen suçun ne olduğunu merak etmeye başladım.

Rıdvan Bey Emniyet Müdürü ile konuşmasını bitirdikten sonra, “komiser ile bir de ben görüşeyim” dedi. Ben komisere haber vermek üzere dışarı çıkarken kapıyı açtığımda bir de baktım ki, komiser kapıyı tutmuş kapının önünde bekliyor. Genel Müdür Muavininin kendisi ile görüşmek istediğini söyledim. “Olur” dediği için içeriye girdik. Rıdvan Bey meseleyi anlamaya çalışırken, komiser Beyefendi “sizin isminiz ne?” dedi. O da “Rıdvan Yenişen” deyince, “Beyefendi sizi de Birinci Şubeye götüreceğim” dedi. O da hiç tereddüt etmeden “peki gidelim” deyip hemen ceketini giydi, SEKA’nın Genel Müdürlük binasının önüne indik. Komiser anlayışlı birisi imiş ki, Emniyetin resmi arabası ile gitmeyelim sizin arabanız ile gidelim, böylesi daha uygun olur dedi. Bu nezaketine teşekkür ederek SEKA’nın makam aracı ile yola çıktık.

Yola çıkınca Komiser, “Aykut Ercilli kim?” diye sordu. Biz de İzmit SEKA’nın Hukuk Müşaviri olduğunu söyledik. Bunun üzerine “Onu da alacağız” dedi. Ben de merak iyice artmıştı. SEKA Genel Müdür Muavini Rıdvan Yenişen, İzmit Müessesesi Hukuk Müşaviri Aykut Ercilli ve Personel Müdürü olarak ben Emniyet Birinci Şubeye gidiyorduk. Ortak bir hareketimiz olmadığı gibi, üçümüz bir arada herhangi bir yere de gitmemiştik. Takdir edilir ki, böyle bir durum karşısında ben merak etmeyeyim de kim etsin?

Aykut Bey’i de almak üzere İzmit Müessesesine gittik. Müessese Müdürlüğü binasının önüne gelince, “siz burada bekleyin ben Aykut Beyi alıp geleyim” dedim ve Hukuk Müşavirinin odasına gittim. Baktım ki, Aykut Bey birçok kanun kitabını masanın üzerine yaymış bir dava ile ilgili olarak mütalaa hazırlıyor. Aykut Bey’e selam verdikten sonra durumu kısaca anlatıp Birinci Şubeye gitmemiz gerektiğini, Rıdvan Bey ile Komiserin aşağıda arabada beklediklerini söyledim. Aykut Bey, “görüyorsunuz şu an benim çok işim var gelemem” dedi. Ben gelmesi gerektiğini izah etmeye çalışırken arkamdan Komiserin sesini duydum. “Naz etme Avukat Bey gideceğiz” dedi. Meğer komiser, arkamdan beni takip edip gelmiş. Bu ikaz üzerine Aykut Bey, “peki” deyip toplanmaya başladı. Aykut Bey yıllarca muhtelif yerlerde savcılık yaptığı için Birinci Şube deyince işin ciddiyetini anlamıştı. Bu sebeple hemen hazırlanıp aşağıya inerek arabaya binip, Birinci Şubeye gitmek üzere yola çıktık. Yolda giderken kendi aramızda suçumuzun ne olabileceğini konuşuyor, fakat hiçbir sebep bulamıyorduk. Komiser ise hiç renk vermiyordu. Böylece konuşa konuşa Emniyet Müdürlüğüne kadar geldik. Üçümüzü birden bir odaya aldılar. Odada bir süre aramızda konuşarak oturduk. Biz beklerken bazı polis memurları ellerinde dosya ile odaya girip çıkıyor, fakat bize hiç bir şey söylemiyorlardı.

Ne kadar bekledik bilmiyorum. Nihayet bir başka Komiser elinde bir dosya ile geldi ve “Musa Ordu kim?” diye sordu. “Benim” deyince, beni alıp dışarı çıkardı.

Devam edecek…