Prof. Dr.
Nevzat Yalçıntaş, 1933 Yılında Ankara’da Dünya’ya geldi. İlk ve orta öğrenimini
Ankara’da tamamladı. Üniversite ( Lisans ) öğrenimini İstanbul Yüksek Ticaret
ve İktisat Okulu’nda yaptı. Daha sonra Fransa’da Fransa Caen Üniversitesi Hukuk
ve İktisadi İlimler Fakültesi’nde doktora eğitimini tamamlayarak yurda döndü.
Akademik hayatına Ankara’da başladı ve kısa bir süre sonra İstanbul
Üniversitesi’nde göreve başladı. Doçentlik çalışmaları için İngiltere’ye
giderek Londra Üniversitesi’nde çalışmalar yaptı. Yurda döndükten sonra
sırasıyla, Devlet Su İşleri Müdürlüğü’nde, İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi’nde öğretim üyeliği, Devlet Planlama Teşkilatı’nda Sosyal Planlama
Daire Başkanlığı, Avrupa Göçmen İşçiler Kurulu Üyeliği, TRT Genel Müdürlüğü,
21. ve 23. Dönem İstanbul Milletvekilliği
görevlerinde bulunmuştur. Fransızca, İngilizce ve Arapça dillerine vakıf.
Bürokrasi
ve siyasette başarılı çalışmalarda bulunmuş, AGİT Türk Grubu Başkanı olarak
hizmetlerine devam etmiş, Türk – Rus Dostluk Grubu Başkanlığı döneminde de
faydalı çalışmaların altına imzasını atmış, kültür alanında da Türkiye
Cumhuriyeti’yle Tataristan arasında yapılan işbirliğine yardımcı olmuştur.
Hocanın
vefat haberini 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan hain darbe teşebbüsü olduğu gün
öğrendik. Yalçıntaş Hoca ile benim tanışmam 1973 yılına dayanmaktadır. Hoca o
yıllarda, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin genç bir profesörüydü.
Ben o vakit üniversite öğrencisiydim. Aydınlar Ocağı’nın tertiplemiş olduğu
Türkiye gündemiyle ilgili ve gayet seviyeli açık oturumlara katılırdım.
Yalçıntaş Hoca’da o toplantılara dinleyici olarak, bazen de konuşmacı olarak
iştirak ederdi. Konuşmacı olarak katıldığı toplantılarda gençlere nasihat
ederek, onlara insan olmanın özelliklerini anlatırdı. Para, şan, şöhret gibi
unsurlara aldanmamalarını, bunları geri planda bırakmalarını ve başarılı
olmaları için bunun şart olduğunu,
üzerine basa basa anlatırdı. Daha sonraki yıllarda, Aydınlar Ocağı’nda
birlikte ses getirici güzel ve anlamlı faaliyetlerde bulunduk. Yaklaşık on yıl
( Beş dönem ) Aydınlar Ocağı’nın Genel Başkanlığını yaptı. Prof. Dr. Mustafa E.
Erkal Hoca da Ocağın Genel Sekreteriydi ve Yönetim Kurulu arasında güzel bir
dayanışma vardı. Ayrıca Yalçıntaş Hoca, diğer bazı sivil toplum kuruluşlarında da
muhtelif görevlerde bulundu.
İlim,
fikir ve düşünce adamlarını yetiştirmek oldukça güçtür ve büyük bir emek ve
çaba gerektirir. Onların kaybı, eğitim, fikir, sanat ve kültür hayatında yeri
doldurulamayacak derin boşluklar oluşturur. Onun için bu tarzdaki insanların
kıymetini bilmeliyiz ve onlara candan sarılmalıyız. Geriye dönüp baktığımızda,
Nevzat Hoca’nın Türk ilim, fikir ve düşünce hayatında çok büyük bir yeri olduğu
ortaya çıkıyor.
Rahmetli
Yalçıntaş Hoca, Türklüğün kalkınması ve yükselebilmesi için Türk kültürüne ve
diline sahip çıkılmasını, Dünya’da sayıları üç yüz milyonu aşan Türklerin
kimliklerini ancak bu şekilde koruyabileceklerini her fırsatta söylerdi ve
gerçekten de buna bütün kalbiyle inanırdı. Dilini ve kültürünü kaybeden
milletlerin tarih sayfasından nasıl silindiklerinin idraki içindeydi.
Hoca cömert,
kadirşinas, inisiyatif sahibi, yardımsever, her kesim tarafından sevilen,
bilgi ve tecrübesinden istifade edilen, mütevazi bir kişiliğe sahip, gösterişi
sevmeyen ve arkasında iz bırakarak Milliyetçi Fikrin Ölmez ve Abide
Şahsiyetleri arasında yerini alan bir ilim ve fikir adamıydı.
Yalçıntaş
Hoca’nın konulara yaklaşımı ve analiz etme yeteneği, çözüm getirme tarzı
karşısındakilere güven veren tarzdaydı. Her zaman yapıcı ve toparlayıcı
olmuştur. Fikrini, düşüncesini diplomatik bir dille karşısındaki kişilere
anlatırdı. Üstün yetenekleri, güzel ve etkili bir üslubu vardı. Ömrünü Türk
milletine ve devletine adamış bir vatanseverdi. Ülke meseleleri hususunda
oldukça hassastı. Aydınlar Ocağı’nda yaptığımız Yönetim Kurulu ve Divan Kurulu
toplantılarında, bizleri gelişen olaylar karşısında dikkatli olmamız hususunda
daima uyarırdı. Bazı gelişme ve olayların göründüğü gibi olmadığını, olayların
daha değişik boyutları olduğunu söylerdi.
Bağımsızlığını henüz kazanmamış irili, ufaklı
Türk toplumları için mutlaka bir gün, özledikleri
hürriyete kavuşacaklarını hep birlikte göreceğiz derdi. Her fırsatta onların
dertlerine ortak olmaya çalışırdı. Özellikle Kırım’da ezan okuması, unutulması
mümkün olmayan bir olaydır.
Yalçıntaş
Hoca’nın, dünyanın değişik yerlerinde ve özellikle Türk Dünyası’nda büyük bir
muhiti ve saygınlığı vardı. Bu cümleden olmak üzere; Tataristan Cumhuriyeti
Kurucu Cumhurbaşkanı Mintimer Şaymiyev, Azerbaycan eski Cumhurbaşkanı rahmetli
Ebulfez Elçibey, Doğu Türkistan Uygur Türkleri liderlerinden rahmetli İsa Yusuf
Alptekin, Kırım – Tatar eski Milli Meclis Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu,
Özbek Türkü, Tarihçi, Yazar ve Şarkiyatçı Baymirza Hayit gibi kişilerle dostluğu
ileri derecedeydi.
Hocanın
neşredilmiş kitapları:
Avrupa’da
Yükselen Hilâl, Amerika’nın Irak Macerası, Türkiye’yi Yükselten Yıllar, İslâm
ve Hayat Küreselleşen Dünya’da, Avrupa Birliği ve Türkiye, Türk Birliği,
Gelişen Türkiye ve Yeni Anayasa, Avrupa Birliği mi? Türk Birliği mi?, Avrupa
Birliği ve Kıbrıs.
Yalçıntaş
Hoca, “ Türkiye’yi Yükselten Yıllar “ adlı kitabında (hatıratında) sonradan
Müslüman olan eski ağır sıklet boks şampiyonu Muhammed Ali’ye namazı nasıl
kılması gerektiğini güzel bir üslupla anlatıyor. Neşretmiş olduğu kitaplarda,
milli duyguları dile getirmekte, ülke meselelerine ışık tutmakta ve o meselelere
çareler aramakta.
Türk
Milliyetçiliği fikrini içten benimsemiş ve dolayısıyla bu duygular
doğrultusunda Türk Dünyası’na büyük ilgi ve hayranlık duyardı. Ben bu
hissiyatı, Türk Dünyası’na birlikte yapmış olduğumuz kültür ağırlıklı muhtelif
gezi ve ziyaretlerde anladım. Türk Dünyası’ndan birini gördüğü an sanki
gözlerinin içi gülerdi.
Rahmetli
Hoca’nın bizler üzerinde de çok büyük emeği var. Dolayısıyla vefatı yüreğimizi
dağlamış ve bizleri derin bir üzüntüye garketmiştir. Kendisini saygı, minnet,
özlem ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad, mekânı Cennet olsun.
KAO'dan haberdar olmak için epostanızı bırakın.