Müftüoğlu
Ahmed Hikmet; ‘Haristan ve Gülistan’, ‘Çağlayanlar’ ve ‘Gönül Hanım’ isimli eserleriyle Türk edebiyatında kendine has yer
edinen seçkin bir kalem erbâbıdır. Müftüoğlu, sâdece bir nesir yazarı değil;
kültür, sanat, medeniyet, târih, felsefe, estetik gibi alanlarda dikkat çekici
gözlem, fikir ve tenkitleri olan çok yönlü bir entelektüeldir. Devlet işlerinin
yanı sıra 1924-1925 yıllarında Resimli Gazete’de ‘Penceremden’ üst
başlığıyla seri yazılar yazmış ve birikimini bu yazılarında okurlarına aktarmıştır.
Elinizdeki eser, işte bu yazıları günümüz okurlarının dikkatlerine sunarak onun
sanatkâr ve fikir adamı kimliğinin karanlıkta kalmış yönlerini gün ışığına
çıkarıyor.
Müftüoğlu Ahmed Hikmet, Resimli Gazete’deki ‘Penceremden’
isimli köşesinde ‘medeniyet’ fikrinden Almanya'da şâhit olduğu düellolara,
resim sergilerinden, Türk kadınına, sarsıcı aşkardan mutlu evliliklere, Millî Mücâdele
hâtırâlarından Türk'ün seciyesine kadar birçok çarpıcı, ilgi çekici ve bâzen günümüzde
bile hâlâ tartışılan konulara kendi penceresinden ufuk kazandırıyor.
Yeni Türk Edebiyatı alanında Dr. unvanına
sâhip Turgay Anar’ın yayına
hazırladığı, 19,5 X 12,5 santim ölçülerindeki 176 sayfalık eserde ‘Giriş’ bölümünden sonra Müftüoğlu Ahmed
Hikmet’in hayatı, telif ve tercüme eserleri ve Resimli Gazete hakkında bilgiler
yer alıyor. 56. sayfadan itibaren sıralanan Müftüoğlu verimleri olan yazılardan
bâzılarının başlıkları:
*Garp Medeniyetçiliği. *Almanyada Azm ü
İntizam Menbaları. *Terakki İhtiyacı. *Alman Darülfünunlarında Düello. *Rey-i
Ahali Rey-i İlâhidir. *Asrî Hayrat. *Teferrüç mü Tahazzün mü? *Şiir ve Şâir.
*Diyânet-i Hıristiyâniyede Kadının Mevkii. *Şuh Bir Kazasker. *Âfâkî Bir
Serzeniş. *Mukaddes Kin. *Medeniyetin Alâmeti. *Meskenin Ruha Tesiri. *Kur’an-ı
Kerim Tercümesi Münasebetiyle. *Cemiyet-i Hâzıramızda Kadınlara Karşı Edilecek
Muamele. *Türk’ün Seciyesi. *Çölde. *İslâmlar Aleyhindeki Sinema Mevzuları.
*Med Meselesi. *İmtihan Meydanı. *Bin Yıl Evvel Tayyare Kâşifi Bir Türk.
*Gerdek. *Horozun Vaazı. *Leylâ’ya Mektuplarım. (6 adet mektup). *Millî Spor.
Eserden kısa bir makale:
Türkiyat Âlimi Nasıl Yetişir?
Pek az zaman içinde
eski Türk târihine ve Türkiye'ye âid bir hayli eserler neşredildi. Bu eserleri
baştanbaşa okuyan muttali olan (bilen), maatteessüf Türk ırkının menşe'lerine
dâir yine muntazam malûmat alamıyor. Çince isimlerden dolayı benimsemek kâbil
olamıyor. Bize ilk Türk ulusları diye irâe ettikleri (gösterdikleri)
Hiyong-nulara, Tuki-yulara her birimiz, bir Avrupalı müellife göre, türlü türlü
manâlar veriyoruz. Güya Hi-yong-nu bir rivâyete göre âsi teb'a, diğer rivâyete
nazaran yaban domuzu, Tuki-yu ise ‘azılı
köpek’ demek imiş; diğer bir müsteşrik ‘Tuki-yu’ nâmının ‘miğfer’ mânâsına geldiğini kaydediyor.
Çinliler Türklerden
çok çektikleri için onların adlarını, lisanlarında fenâ mânâya gelen fakat
suret-i telâffuzları yakın olan kelimelere tebdil ederlermiş (çevirirlermiş).
Türkçede tercüme
tarikiyle (yoluyla) eski târihimizi yazan müellifler ile bunların eserlerini
okuyanlardan ferd-i vâhid (tek fert) Çinceye vakıf olmadığından bu rivayetlerin
hakîkatlerini anlamak kâbil olamıyor. Bize Hunları, İskitleri, Moğolları Türk
ailesi efradı namıyla takdim ediyorlar. Fakat Hunların, İskitlerin lisanlarını
bilmiyoruz. Moğol dili ise bize pek yabancıdır. Esasen Türk aile-i milliyesinin
sıfat-ı kâşifesi nedir? Bize irâe ve isbat eden yoktur.
Bu kadar kâğıt,
mürekkep, vakit ve nakit sarfıyâtıyla çıkan neticenin yüzde ellisi tatsız
hurufat hâlinden kurtulamadığını inkâra mahâl yoktur.
Muhtacı olduğumuz
millî târihimizin inkişafı için elzem olan Türkiyat ilmi, masa başında sebk
eden (üstünlük sağlayan) ferdî mesai ile kâbil-i iktisab olmadığı tahakkuk
ediyor. Hattâ insanın, bu uğurda verilen emeklerin hebâ olduğuna hükmedeceği
geliyor.
Sanıyorum ki bu hususta
bin-nisbe müsbet netice almak olan Rusça ve Çince bilmeğe, sâniyen Rusya'ya,
Sibirya'ya, Çin ve Türkistan-ı Çin’e ilmî heyetler göndermeğe mütevakkıftır.
İstanbul'da Süleymaniye Câmii harîminde Türkiyat'a âit Almanca ve Rusça
binlerce eseri muhtevî ‘Katanof’ kütüphanesi nâmıyla yâd olunan bir hazine-i
irfan mevcuttur. Aramızda Ağaoğlu Ahmed, Yusuf Akçura ve Hüseyin-zâde Ali gibi
Rusçaya bihakkın vâkıf münevver zevât dahi mevcut olduğu hâlde bunlar, maatteessüf
kendilerini siyâsete ve sâir meşguliyetlere vakfettiklerinden milliyetimize
hizmet ile îfa-yı nam ve milletdaşlarına fayda sağlayamıyorlar.
Maarif Vekâletimizin
bütçesi ilerde bu gibi tetebbu'ât-ı ciddiye masârifıne tahammül edecek refaha
nâil olduktan sonra yetişecek Türkiyat uleması bizi zenginleştirecek eserler neşrine
muvaffak olacaktır. Bu muvaffakiyetten evvel mütemâdiyen hurûfat ile iştigâl
etmek felâketine nâçar katlanacağız.
ÖTÜKEN
NEŞRİYAT A. Ş.
İstiklal Caddesi,
Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50
Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: otuken@otuken.com.tr www.otuken.com.tr
AHMET HİKMET MÜFTÜOĞLU: 3 Haziran 1870
târihinde İstanbul’da dünyâya geldi.
Başlangıçta Servet-i Fünûn hareketi içinde yer almış, daha sonra bu
toplulukla bağlarını kopararak Türkçülük akımını benimsemiştir. Eğitimine Soğukçeşme
Askerî Rüşdiyesi’nde başladı; Galatasaray Sultanisi’nde devam etti. Edebiyat
merakı lise yıllarında başladı. İlk eseri olan *Leylâ Yahut Bir Mecnun’un İntikamı lisede iken yayımlandı.
1888'de eğitimini tamamladıktan sonra Hâriciye Nezâretinde çalışmaya başladı;
bir yandan da Galatasaray Sultanisi’nde öğretmenlik yaptı. Pire (Yunanistan) ve
Poti (Kafkasya) konsolosluğuna vekâlet etme göreviyle bir süre İstanbul’dan
uzakta bulundu; 1896'da İstanbul'a döndü ve eski işine devam etti. Kitap
tercümeleri üzerine çalıştı. 1898-1908 arasında Galatasaray Sultanisi’nde
ders verdi; bir yandan da Hâriciye Nezâreti’ndeki görevine devam etmekteydi.
Bu yıllarda Ahmet Haşim’in öğretmeni oldu. Darülfünun’da
(İstanbul Üniversitesi’nde) Edebiyat Fakültesi Fransız ve Alman edebiyatları
hocalığı yaptı. Bu dönemde dil ve konu yönünden eskisinden çok farklı eserler
verdi. Artık Türkçülük ve yeni lisan hareketini benimsemişti. 1908 yılında
Türk Derneği’nin 1911’de Türk Yurdu Derneği’nin kurucu üyesi olarak hizmet
verdi. Türkçülük akımına bağlı hikâyelerini Çağlayanlar (1922) adlı kitapta
topladı. Tek romanı olan Gönül Hanım (1970) Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nde
tefrika edildi. Bu eserde Turancılık ülküsünü savundu. 1926’da Ankara'da Hâriciye
Vekâletinde Müsteşar vekikili oldu. aynı yıl içinde asâleten tâyini çıktı.
1927 yılında karaciğer kanserinden tedâvi gördü ise de kurtarılamadı. Maçka Mezarlığı’na defnedildi |
TURGAY ANAR: İstanbul'da, Üsküdar'da doğdu. İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu
(2001). Marmara Üniversitesinde yüksek lisansını (2004), İstanbul
Üniversitesi'nde ‘Yeni Türk Edebiyatında Edebiyat Mahfilleri’ çalışmasıyla
doktorasını tamamladı (2011). Doktora sonrası araştırmalarını Amerika'da,
University of Wisconsin-Madison'da yaptı (2014-2015). Eserlerinden
bazıları: *Mekândan Taşan Edebiyat:
Yeni Türk Edebiyatında Edebiyat Mahfilleri, *Sonsuzluğun Yüzleri: İkinci
Yeni Şiirinde Görsel Sanatlar, *Viyana'dan
Londra'ya: Hüseyin Kâzım'ın Viyana, Almanya, Moskova ve Londra Seyahatnâmeleri,
*Büyülü Bir Geçmiş Zamanının İzinde: Bosnalı Ali Şevki Hoca. *Âkif'in Şehirleri, *Mücevherlerin Sırrı, *İbresiz Bir Pusula, *İstanbullu, *İçli Dışlı. Turgay Anar;
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim
üyesi olarak görev yapmaktadır. |
KAO'dan haberdar olmak için epostanızı bırakın.