B - 'KIPÇAKLAR' KİTABI HAKKINDA
Kitabın tam adı; KIPÇAKLAR (Türklerin ve Büyük Bozkırın Kadim Tarihi). Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları'ndan 2002 yılında çıktı. Çeviricisi Dr. Zeynep Bağlan ÖZER. Çeviren hem O'nu anlamış hem de anlatabilmiş gözüküyor.
312 sayfa olan kitap, konuları daha da ilginç hale getiren resim ve tablolarla süslü. Kitap, 36 bölüm ve 'Vatanımız Bozkır / Beşiğimiz ise Altay' resimleriyle başlıyor. Önsöz kısmında Çeviren, Yazarın arayışını ve yazma yönteminin yansımalarını net bir biçimde özetlemiştir.
Hindistan'a kadar Türklerin coğrafi yakınlığından bahseder ve 'Afrika'da bile Türkçe konuşan yerleşim bölgeleri bulunmaktadır' der. Türk Dünyası topluluklarını saymakla kalmaz, onlara; Avusturyalılar, Bavyeralılar, Bulgarlar, Boşnaklar, Macarlar, Litvanyalılar, Polonyalılar, Saksonlar, Sırplar, Ukraynalılar, Çekler, Hırvatlar, Burgunlar ve Katalonları da ilave eder.
bir ağacın meyvesi gibi belli bir zaman içerisinde olgunlaştığı beyan edilir. Etnografya biliminin insanlara, diğer insanlar arasında doğru ve huzurlu yaşamayı öğretmesi vurgulanır.
kıldığı ve bu farklılıkların bugün de muhafaza edildiği ifade edilir. Altay'ı, dünyanın en güzel yeri; Altaylıları ise sarışın ve mavi gözlü insanlar olarak tarif eden yazar Babil Kulesi'ni şahit tutar.
vakayinameler hakkında tafsilat verilir. Özellikle Çinlilerin Türkleri kötüleyen hatta maymuna benzeten karşılaştırmalarına karşın kadim Türklerin yüzlerini resimlerle ortaya kor. Yanı sıra Türk ve at bütünlüğünü de işaretler.
kurganlarda ve yazıtlarda en az 2 bin yıl öncesine ait hususiyetleri çizimlerle tablolaştırılır. Kadim Altay'ı 1893'de çalışma odasında çözen Thomsen'in keşfinin önemi 'Türk Milletinin yeniden doğuşu' olarak tarif edilir. Ve bununla ilgili yazıt örnekleri sunulur.
200 bin yıl önce ortaya çıktığı ve güneyden, Hindiçin tarafından geldikleri anlatılır. İnsanlığın büyük bir kısmını oluşturan Mongoloid ve Avrupoidlerin de bu bölgede teşekkül ettikleri anlatılır. Altay'daki tasvir edici resimler, Altaylı ustaların taşı ateşe ve suya işlemeleri dünyada tek örnek olarak vurgulanır ve model resimlerle ispatlanma yoluna gidilir.
yaptıkları baltalarla ağaç kesmeleri ve 'Kuren' adı verilen ahşap evleri yapmalarıyla sağlandığından bahsedilir. Yazar bunu olağanüstü bir hadise olarak nitelendirir. Bunun yanı sıra Altaylıların 10 kelimelik basit dilinin de önemi vurgulanır. Ev eşyaları, aletler ve koloniler için gelişimin asırlar boyu devam eden uzun bir sürecin neticesi oluşu aktarılır. Kurganlar ve ongunlar resimlendirilerek konu detaylandırılır.
(doğulu), Baygöl, Meru (dünya) gibi coğrafya ve yer adları Türk dil özellikleriyle anlamlandırılır. Yeni doğmuş bir bebeğin nehrin buz gibi soğuk suyuna daldırılıp çıkarılması ve yaşıyorsa sağlıklı kabul edilmesi alışkanlığını bile Türk kelimesinin güçlü anlamına gelmesiyle ilişkilendirir. Yanı sıra Türk Milletinin dünyayı kavramasını gösterir Altay'daki kayalar üzerine yapılmış ilk coğrafi harita sergilenir.
bulunan çam ağacının 25 Aralık'ta yani kışın tam ortasında bayram olarak kutlandığını, Yer-su'ya ithafen Ülgen'e dualar edildiğini, gece boyunca 'koraçun, koraçun (azalsın), şeklinde naralar atıldığını söyleyen Yazar, Noel alışkanlığının temelinin Türkler olduğunu iddia eder.
tanımakta çok mahir oldukları kadim ressamlar eliyle çizilen taş heykelcikler vasıtasıyla aktarılır. Kaya resim sanatının Türklerde 3 - 4 bin yıl önce çıktığını ifade eden Yazar, insan hayatı tasvirlerinin oldukça şaşırtıcı olduğunu söyler ve ekler: 'Halkın sanatı onun ruhudur.'
taşın demir ihtiva etmesiyle Türklerin bu gök demirini tanıdıkları anlatılır. Timur adlı bir Altaylı Türk, metalden soba yaparak demiri bu sobada eritmeye durmuştur. Tekerlekten sonra insanlığın en büyük keşfi bu olmuştur diyen Yazar, demir ocaklarıyla Türklerin başka milletlere mühim bir üstünlük kurduğunu da ifade eder.
efsanelerdeki yılan insan nagalar ve akabinde de at ile Türklerin ata getirdiği yenilikler, demir döküm sabanlar, kerpiç yani fırında (peçte) pişmiş topraktan evler, süvari pantolonu şalvar, yüksek topuklu çizmeler gibi Türk medeniyetini ürünleri tanıtılır.
vasıfları ve adları, manevi kaideler ile bununla ilgili arkeolojik bulgular verilir. Adji olan eşkenarlı haçın Türklerden Avrupa'ya geçtiği vurgulanır.
paylaştığı oysa Çin'in Türk seyyahları kabul etmemesinin bedelini Çin istilasıyla ödediği, 'Altay'da yaşamak daha güzel' diyen Çinlilerin Türklerin yurduna göçünü engellemek içinse Çin Seddi'nin yapıldığı anlatılır. Buda'nın mavi Türk gözlü resmedilmesi ve Hintlilerce Şakyamuni yani Türk Tanrısı şeklinde adlandırılması yazarca Göktanrı inancının yansıması olarak tarif edilir.
devletlerin Türk kimliği vurgulanır. Özbek, Peştun, Oğuz, Kırgız gibi topluluklarla Taşkent, Sümerkent (Semerkant) gibi şehirler açıklanır.
I.yy'dan itibaren tanınması, 23 yıllık idareciliği ve liderliği, inancı ve duaları tasvir edilir. Cennet ve cehennem, ilahiler ve çanlar Türkçe kelimelerle ve Türkçe anlayışla anlatılır.
Çoğu insanın yerleşmeye korktuğu bu yerlere güçlü bir soyun yerleşip tutunması ve bozkıra göç edenlere 'Kıpçak' denmesi aktarılır. Araplarda deve, Hintlilerde fil, Çinlilerde öküz, İranlılarda eşek, Türklerde ise at temel hayvandır. Türkler ata telega denilen tekerlekli arabayı da takmayı başarmışlardır. Bunlar için yollar ve 'yama' denilen posta hatları da inşa edilmiştir.
süren Büyük Göç anlatılır. Bu göç esnasında 'kibitka' denilen tekerlekli ev tipi de doğmuştur. Keçi kılı ve yün türevinden yapılan pelerin, şenel, fötr ile su kaynatmak için imal edilen semaver yeni Türk buluşları idi. Kurganların cenaze hariç mevki gösterme hususiyetleri de vurgulanmıştır. Kurgan ve kurgan eşyalarıyla ilgili resimlerde oldukça ilgi çekicidir.
Deşt-i Kıpçak diye isimlendirilen ülkeyi kuruşu anlatılır. Kavimler Göçü sonrasındaki bu olayda Doğu ve Batı kültürleri ilk defa karşılaştırılır.
bahsolunur. Başkent Semender şehri, Aktaş Nehri, Derbent şehri o dönemin hatıralarıdır.
resimlerle İran, Ermenistan ve Azerbaycan coğrafyasının manevi tarihinden kesitler sunulur. Türklerin Kafkasya'ya girişi ve demirin işlenişi dünya tarihi açısından sıra dışı bir hadisedir diyen Yazar, IV. asırdan beri Derbent'in Kafkasya Hıristiyanlarının merkezi olduğunu vurgular.
tek Tanrı inancını putperest Avrupalılara öğretişi anlatılır. Suyla vaftiz etmenin Türk dünyasına girme olduğu ifade edilir. Hıristiyanlığın ve vaftizin Avrupa'ya ancak IV. asırdan sonra girebildiği vurgulanır.
inşa edildiği, Tanrı Haçının ve Türk usulü Hıristiyanlığın heryerde kabul gördüğü Eçmiadzin'deki tapınak krokileriyle anlatılır. Derbent'teki tapınağın Türk mimarisi dikkat çeker. Yazarın dediği gibi aydınlık yine doğudan başlar.
korunduğu, Aziz Giorgiy efsanesi aktarılır. Hıristiyan kültürünün temelinde Türklerin olduğunun anlaşılması için Roma'nın yasaklamaları ve Tanrı'yı hâkimiyet altına çalışmaları söz konusu edilir. Yunanlıların 312 yılında tek Tanrı'ya ibadet usullerini ve Türk dilinde dua etmek için Türk din adamlarını memleketlerine davet etmeleri çok ilginçtir diyen Yazar, Haçlı bayrakları taşıyan Kıpçak askerlerinin putperest Roma ordusunu çok kolay yendiğini de beyan eder.
siyasetçilerce Hıristiyanlığın din kitabının yazılması ve buna uymayanlara yapılanlar bahse konu olur.
nehrin kelime anlamının Türk diline uyarlığı, Kıpçak aile yaşantısıyla ve delikanlı yetiştirme gelenekleriyle birlikte verilir. Türk tipi ağır yaylar fotoğraflarla aktarılır.
Kursk, Çelyaba, Voroney, Şapaşkar, Kipenzay, Bulgar, Boltavar gibi kurdukları şehirlerin özellikleri ve Kıpçakların Avrupa geleneklerini değiştirmesi anlatılır. Don türevi Donepr, Donay, Donestr, Dinyeper kelimeleri sıralanır. Yer altı şehirleri, sığınaklar ve Alplerin gizemi vurgulanır.
istismar edişi ve kötülemeleri aktarılır. Buna karşın Türklerin kuman (ibrik) marifetiyle el yıkaması, banya yani hamamda yıkanması, hem de sabah ve akşam yıkanması ile şahsi temizliğin önemi vurgulanır.
nitelendirmesi ve Atilla'nın ordusunun bölümleri olan Burgund, Savoya ve Tering isimlerinin bugün Avrupa coğrafyasına nasıl girdiği aktarılır. Alman kelimesinin Türkçedeki uzak anlamına gelmesi ve Amazon hikâyeleri tasvirleri de açıklanır. Torino, Tulon, Karpatlar gibi coğrafi adların Türklüğü vurgulanır.
zaferlerinin eksik gösterilmesiyle ve tüm iyi özelliklerine rağmen 'Tanrı'nın kırbacı' gibi sunulmasına itirazlar vardır. Roma'yı bağışlaması bile merhametinin ve Haç'a inancının gereğidir. Ve Avrupa Türklerle Antik Çağ'dan Ortaçağ'a girer.
sarayının ihtişamı bir ahşap mucizesi olarak Priskos'u oldukça etkiler. Kıpçakların yaşayış tarzı ve adetleri çok ayrıntılı olarak rapor edilir. Ahşap ve madeni işlemelerle ilgili resimler verilir.
kronikler üzerinden verilir. 'Kaderin nazlıları' olarak tarif edilen Türklere yapılan ilmi haksızlıklar göz önüne serilir. Savaşı kazanan Atilla'yı durduracak bir ordu yoktur. Ama Roma'yı da Haç'a bağışlar.
sarsılışı ve törenle defnedilişi anlatılır.
Kağanlığı vasıtasıyla Türk tarihinin sürekliliği aktarılır. Ve Avrupa'daki Türk kültürel izlerinin resimleri motiflenir.
KAO'dan haberdar olmak için epostanızı bırakın.