Devletimizin bu günlerde Hukuk ve
Ekonomi konularında yapacağı reform çalışmalarını ilgiyle ve bazen de hayretle
izliyorum. Özellikle hükümetimizin diyemiyorum zira Türkiye Büyük Meclisinin ve
muhalefet partilerinin bu günkü sistemde hiçbir hükmü-şahsiyetleri kalmamıştır.
Tek adam ve onun atadığı bakan ve bürokratlarla yönetiliyoruz. Bakanlar,
valiler hukukçular ve medyanın gözü kulağı Cumhurbaşkanının üzerinde o ne derse
o oluyor, en hayati konular o konuşmadan haber olmuyor.
Şu bir senedir içinde cebelleştiğimiz
salgın hastalık sebebiyle kurulan ve bağımsız olarak çalışması gereken Bilim
Kurulu dahi Tek adamın direktifleriyle görüş bildiriyor. İlim eğer politikanın
vesayeti altında ise o ilimden ne ilim olur, nede ilimle iştigal edenlerden
ilim adamı diye söz edilir.
Yıllar önce okuyup ayrıca ilgiyle
dizi filmini izlediğim, Rahmetli Atilla
İlhan’ın: “Yarın Artık Bugündür”
eseri sanki bu günler için yazılmış bir eser. İstanbul’un bol ışıltılı ve dumanlı
bar ve pavyonlarında viskilerini yudumlayan aydın görünümlü insanların saatler
boyu Türk köylüsünü kurtarma konularını tartışırken hasbelkader yolu Anadolu’ya
düşen birinin karşılaştığı gerçekler, hiçte İstanbul’daki vatan kurtarma
tartışmalarına ve onların hayatlarına benzemiyordu.
Bugün Hükümetimizin, Ekonomi
Reformu adı altında tarım ürünlerinin fiyatını düşürmek için adlandırdığı: “Acil Eylem Planı” bana yukarıda
anlattığım olayları hatırlattı. Ne kadar cezbedici, şatafatlı kelimeler
kullanırsanız kullanın “masabaşı” çalışmalarınızdan, ayağınıza çarığı giyip
sahaya inmediğiniz müddetçe netice alamazsınız.
O saha:
Üreticinin ahırıdır,
Çiftçinin tarlasıdır.
Tarla dedim de hatırıma geldi. Sayın Cumhurbaşkanının Polatlı da bir tarladaki traktör tanıtımında o temiz mübarek topraklarda galoşla dolaşması toprağın değerini bilenlerce hayli yadırganmıştı.
Şu iki resme bakıp
değerlendirmeyi sizlerin görüş ve vicdanına bırakıyorum. Birisi büyük bir
zaferin sonucunda Türk Milletine bir vatan bağışlayan Mustafa Kemal Atatürk,
diğeri 19 yıldır iktidardaki Recep Tayyip Erdoğan.
Birisi kalkınmak için tarım ve
sanayide hamleler başlattı, tarım ürünlerinin dış satımından gelen gelirle
fabrikalar kurdurdu, diğeri, kurulmuş fabrikaları satıp dışarıdan buğday aldı.
Son yıllarda yaz geldiğinde tatil
niyetine memleketime gider, babadan kalma birkaç tarlayı ekip biçer etrafın
atmosferini koklamaya çalışırım. En fazla tarla ve bağ-bahçede çalışılması
gereken zamanda kahveler dolusu insan boş boş vakit geçiriyor. Tarım ilçeye
gidiyorum, en fazla on kişilik kadronun olduğu kurumda, sahada köylünün
eğitimiyle meşgul olması gereken altı tane ziraat mühendisi ortalama lise
mezununun yapacağı sekreterlik görevi yapıyorlar.
1970’li yıllarda Türkiye nüfusunun
%50’si köylerde yaşıyordu, şimdi %20’ye düşmüş. Gıdanın önemi bütün dünyaca
biliniyorken, söyler misiniz Devlet Planlama Teşkilatı, 5 yıllık kalkınma
planlarının dahi rafa kaldırıldığı bu dönemde %20 nüfus %80’i nasıl doyurur? Üstelik köylerde yaş
ortalaması 60 yaşına yükselmişken.
Devlet daireleri, okullar ve
belediyelerde geçici olarak istihdam edilmek üzere partili köylü ailelerinden
taşeron işçisi çalıştırılıyor. Hâlbuki köyden koparılan bu insanlara banka
kanalıyla 2 inek veya 5 koyun verilse iki taraf içinde faydalı olacak. Hem
köylü üretime katkı sağlar, hem de şehirde boş gezen işsizler iş sahibi
olurlar.
Ama yok niyet o değil, bu millete
balık tutmayı öğretirsen bir daha sana muhtaç olmazlar. Hep cahil kalsınlar ki,
yaptığın yardım karşılığında oylarını alabilesin. Aksi takdirde şu söz başka
nasıl izah edilebilir? “Ak parti
hükümetleri olarak bizler geldiğimiz 19 yıldan beri 19 milyon insanımıza yardım
yapıyoruz.” Şu soruyu sormak gerekmez mi bu muhteremlere:
“19 yılda bu 19 milyon insanı nasıl yardıma muhtaç hale getirdin!”
Yine son bütçe tartışmalarında
hükümet kanadından bir vekilin: “Millet
kuru ekmek buluyorsa aç değildir.” Sözü geldiğimiz noktanın vahametini
gösteriyordur sanırım. Bu yüzden Tarım reformuymuş, Acil eylem planıymış bunlar
bu zihniyettekilerin yapacağı işler değil.
Sağlıklı kalın.
KAO'dan haberdar olmak için epostanızı bırakın.