‘’Dünyanın
hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast
gelinmemiştir. Her zaferin en büyük payı senindir.’’(Gazi Mustafa Kemal
Atatürk)
Gazi
Mustafa Kemal Atatürk 19 Eylül 1921’de, TBMM tarafından kendisine Gazilik
unvanı ve Mareşallik rütbesinin verilmesi sonrasında; vatan topraklarımızın
geri alınması için hazırlıklara başlayan Türk Ordusu'na çekmiş olduğu;
‘’Neferlere…”
başlıklı telgrafında şu ifadelere yer
veriyordu:
‘’Kurtuluş
için yaptığımız bu savaştan çok daha evvel sizi başka muharebe meydanlarında da
tanımış idim. Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha
sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Kanaatinle,
imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi pak kalbinle
düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi
nefsime en aziz bir borç bildim.
Sizin gibi kumandanları, zabitleri, neferleri olan
millete, yâd elleri altında köle olmak mümkün değildir. Bu defa
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hakkımda yeni bir rütbe ve Gazi unvanıyla
tecelli eden iltifat ve teveccühü, doğrudan doğruya size racidir.(dayanır)Milletin
verdiği bu rütbe ile yükselen ordu, en şerefli, en ulu bir gâza ile mümtaz olan
gene ordudur.
Sizin kahramanlığınızla, sizin gösterdiğiniz
nihayetsiz kahramanlıklar bu unvanı ve rütbeyi ancak size izafe ederek, bütün
askerlik hayatımın en büyük sermaye-i iftiharı olarak taşıyacağım. Cenabı Hak
giriştiğimiz kurtuluş mücadelesinde şerefli silah arkadaşlarıma kendilerinin
temyiz eden asaletin, civanmertliğin, kahramanlığın hakkı olan katî halası
(kurtuluşu)nasip etsin.”
Tarih sayfalarına adını şanla, zaferle yazdıran
Mehmetçik, 30 günden bu yana milletinin yüksek menfaatleri adına bu defa Suriye
sınırımızın ötesinde yine kahramanlık destanları yazmaktadır.
Kar, yağmur, çamur demeden devletimizin
dirliğine, milletimizin birlik ve beraberliğine kast eden hain terör örgütü
mensuplarını yok etmenin peşindedir.
Mehmetçik:
O, milletimizin sinesinden çıkan, dünyada
hiçbir millete nasip olmayan bir yiğitlik abidesidir.
Mehmetçik:
O, savaşın kartalı, barışın elçisidir.
Mehmetçik:
O, bu gazi topraklara yönelik her türlü
tehdidi bertaraf edecek güce, imana sahiptir. Onlar, eli öpülesi analarımızın
kınalı kuzuları, ’gerektiğinde vatan için hayatını feda eyleyeceksin’
öğütleriyle büyüyen, asker ocağına koşa koşa gelen koç yiğitlerimizdir.
Mehmetçik:
O bu yüce milletin ta kendisidir.
Günü gelir doğal afetlerde halkımızın yardımına
ilk koşan odur, günü gelir kimsesizlerin kimsesi olur. Vatan görevi onun
kutsalıdır; dağ, bayır, kar, buz demeden, uzak yakın bellemeden yâd ellere el
uzatır, düşkünlere umut olur.
Atalarından emanettir; düşmanı da olsa aman
dileyene el kaldırmaz. Savaş meydanlarının korkusuz eridir. Komutanından almış
olduğu emri, her ne pahasına olursa olsun yerine getirir. Gerektiğinde vatanı
için seve, seve şahadet şerbetini içer ama görevi yarı yolda bırakmaz.
Nereden
mi biliyorum? 44 yıl önce Kıbrıs savaşlarında Mehmetçiğe emir ve komuta ettim
de ondan.
Savaş
meydanlarında Mehmetçik ve Komutanı anlatan göz yaşartıcı nice öyküler
yaşanmıştır. İşte tarihe iz bırakan birkaçı:
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Kocatepe'de Mehmetçik'le omuz
omuzadır. Tıpkı Mehmetçik gibi, kaputunu üstüne çekerek, öylece sabahlamıştır.
İstiklal savaşımızın Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz bakınız
o günleri nasıl anlatıyor:
‘’O gün Dua Tepe’de düşmanın iniltisini
sevinç gözyaşları ile kutluyorduk. Mürettep Kolordumuzun Kurmay Başkanı
Hayrullah Bey, bir akşam yemeği hazırlamıştı. Ancak, ortada bir cılız tavuk ile
dört beş dilim siyah ekmekten başka bir şey yoktu.
Dünden
beri ağzımıza en ufak bir lokma girmemişti. Gazi Paşa, İsmet Paşa, Ben, Kazım
Bey, sofraya bağdaş kurduk. Hayrullah (Fişek) Bey, Tevfik (Bıyıklıoğlu) Bey,
Salih (Bozok) Bey biraz uzaktaydılar.
Gazi Mustafa
Kemal Paşa, Kolordu Komutanı Kazım Bey'e dönerek:
‘’Erlere
yiyecek ne verebildiniz? Diye sordu;
Kazım (Özalp) Bey şaşırmıştı, durakladı, o da Kurmay
Başkanı'na dönerek:
‘’Hayrullah
Bey, erlere ne verebildik? Diyebildi;
‘’Efendim, dün
sabah tedarik ettiğimiz buğdayı, kavurmaları için birliklere dağıtmıştık…’’
Bunun üzerine; Mustafa Kemal Paşa, biraz
durakladıktan sonra ayağa kalktı ve tavuğa el sürmeden çadırına doğru yürüdü…
Biz de onu takip ettik. Ne tavuk, ne de bir dilim ekmeğe el sürebilmiştik. O
akşam hepimiz yine aç yattık.’’
Atatürk’ün
manevi kızı, Türk pilotu Sabiha Gökçen anlatıyor:
‘’Askeri birlikleri teftişlerimiz sırasında
yemeğe oturduğumuzda Atatürk bazen 5-10 dakika yemeğe başlamaz, yaveri gelip
kulağına bir şey söyledikten sonra “Afiyet olsun” der, yemeğe başlardık.
Bir gün bunun nedenini Atatürk’e sorunca bana:
“Sen
karışma yemeğine devam et” dedi. Ben iyice merak ettim. Gittim yaverine, “Sen Paşa’nın kulağına ne
diyorsun da biz yemeğe başlıyoruz?” diye sordum.
Yaver o anda bana gözlerimi yaşartan şu cevabı
verdi:
“Birlikteki
tüm Mehmetçik yemeğini yedi, şu anda bitirdi. Artık yemeğe başlayabiliriz
Paşam!”
Sadece yaşanmış bu iki olay dahi; Mehmetçik
ile Komutanın savaş meydanında nasıl bir birlikteliğe, nasıl bir bağlılığa sahip
olduğunu; Komutanların Mehmetçiğe verdiği değeri, Mehmetçiğin de savaş
meydanlarında komutanlarına olan sadakatini ama her ikisinin de Yüce Türk
Milletine olan büyük sevdasını anlatır.
Dünya milletleri arasında; ne Mehmetçiğe, ne
de onun Komutanına benzeyen bir başka asker yoktur. Olmamıştır, olmayacaktır
da.
Çünkü Büyük Türk Ulusunun ardında yaşanmış
öylesine derin, öylesine muhteşem bir özgeçmiş vardır ki,
Bugün Ortadoğu’ya hükmetmek adına on bin
kilometre öteden gelip de, emperyalist çıkarları için bölgeye çöreklenenler,
ulusal güvenliğimizi tehdit eden terör örgütleriyle iş tutanlar şu tarihi
gerçeği asla unutmamalı; Türk Milletinin vatan sevdasını sınamaya
kalkmamalıdırlar.
Çünkü
böyle bir gaflette bulunanlara, tarih sayfaları şu cevabı verir:
‘’Amerika kıtası henüz keşfedilmemişken; Türk
Milletinin Cihan Hükümdarları muzaffer ordularıyla, üç kıtaya hükmediyordu. Devlet-i
Aliye’nin 624 yıl boyunca dünyaya hükmetmesini, yön vermesini, fütuhatlarını
görmezden gelmek; hele ki, 50’li yılların ortasında Kore’de koskoca bir
Amerikan Kolordusunu, katledilmekten, hezimetten kurtaran Mehmetçiğin zafer
destanını, şanlı süngüsünü unutmak ne mümkün?’’
Tarih sayfaları Mehmetçiğin, Komutanının
nice kahramanlıklarına tanıklık etmiş, yeri gelmiş savaş meydanındaki düşmanı
dahi onlara selam durmuştur.
Ne mutlu bize ki; Türk Milleti
olarak böylesine şanlı askerleri, şanlı komutanları olan ordulara sahibiz.
Tıpkı
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade etmiş olduğu gibi:
‘’Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve
kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.’’ (1937)
Onlarla
ne kadar iftihar etsek azdır.
KAO'dan haberdar olmak için epostanızı bırakın.